15 Kasım 2009 Pazar

Ballesterer

Avusturya'da yayın yapan Ballesterer dergisinden Reinhard Krennhuber'in sorularını yanıtlamıştım Livorno maçı ve Türk tribünlerine dair. Yazının tam metni şurada (Almanca).



Benim cevapların geçtiği kısmın çevirisi de şöyle:

"Adana’nın kızıl gecesi

Üç büyüklerden Adana’ya uzanıyoruz. Bu bir Avrupa kupası karşılaşması değil, bir UEFA karşılaşması da değil, ancak 4 Eylül’de Adana stadı seyirciyle dopdolu. İkinci lig takımı Adana Demirspor’un İtalyan ekip AS Livorno ile yapacağı hazırlık karşılaşması uluslararası alanda da büyük ilgi uyandırdı. Adana Demirspor taraftarı Yavuz Yıldırım, “Livorno Türkiye’de çok tanınan bir kulüp, forzalivorno.org şeklinde Türk taraftarlar tarafından kurulmuş bir web sitesi dahi var” diyor. Yıldırım, Livorno-Adanademirspor karşılaşmasına kadar uzanan süreci ise şu sözlerle anlatıyor: “Başkanımız, taraftarları sevindirmek için Livrono’yu davet etti. Bu bir tür hediye gibiydi. Başkanımız, bunun taraftarları benzer dünya görüşünü paylaşan iki işçi kulübü arasında bir maç olacağını söyledi” diyor.

Adana Demirspor Kulübü’nün Başkanı Bekir Çınar, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nde daha farklı bir siyasi görüş benimsiyor. Ancak Adana Demispor taraftarlarının ateşini hiç bir şey düşürecek gibi değil. Cristiano Lucarelli ve arkadaşları daha havaalanında yüzlerce taraftar tarafından karşılandı ve Akdeniz’in önemli kentlerinden Adana’da iki gün boyunca büyük heyecan yarattı. Batı Avrupa kriterlerine göre ‘sol’ olarak değerlendirilebilecek Adana Demirspor taraftarları, bunu kutlama için de fırsat olarak gördü. Maç sırasında ve hatta maçtan bir gece önce kente şenlik havası hakimdi. Taraftar Yavuz Yıldırım “bir çok kişi normalde söyleyemeyecekleri şeyleri söyleyebilecekleri hissine kapıldı” diyor. Yıldırım, sözlerini “her yanda Che bayraklarının dalgalandığı, sol ifadelerin ve sembollerin yer aldığı siyasi bir akşamdı” şeklinde sürdürüyor. Maç ortamının heyecanlı atmosferi, kanser hastası olan siyasi tutuklu Güler Zere’nin serbest bırakılmasını isteyen taraftarların protestosuna karşılık, stada polislerin gelmesi ile biraz sekteye uğradı. Yani, “Adana’nın kızıl gecesinde” dahi özgürlüğün bir takım sınırları vardı. Buna rağmen, maç adeta bir şenlik havasında geçti. Büyük medya organları, Demirspor taraftarlarını eski moda romantikler olarak lanse etmeye çalışsa da, bu maçı onlar da görmezden gelemedi. Eleştirel tutumuyla bilinen bazı gazeteciler, maçı mercek altına aldı; üstelik böylece eşine pek rastlanmayan “Türkiye’de bir futbol maçı sayesinde sol görüşlerin yaygınlaşması”na da vesile oldular.

Antagonistler ve markalılar
Yavuz Yıldırım, “Şimşekler grubu” adındaki Adandemirspor taraftar grubunun kendisini “sol” olarak tanımlamadığını belirtiyor. Yıldırım, onun yerine “biz antagonistiz, üyelerin çoğu sistem karşıtı” diyor. Yıldırım’a göre, Türkiye’deki durum, diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılamaz, zira Türkiye’deki taraftar grupları siyasi tutumlarını asla açıkça dile getirmezler. Yıldırım, “homojen bir yapı yok, stadyumda açıkça sol bir görüş savunamazsınız, en fazla sol içerikli bir imada bulunabilirsiniz. Şeffaf sözlerle ya da takım için yazılmış bir şarkının sözlerinin değiştirerek... İtalya’daki futbolda ırkçılığın azaltılması amacıyla düzenlenen “mondiali antirazzisti” ye katılan ilk Türk takımı Adana Demirspor’un taraftarları da böyle yapıyor. ‘Bella ciao’ sadece Livorno karşılaşmasında söylenmedi, pankartlarda ‘Hasta Siempre’ ya da ‘Şehrin asi çocukları’ da bulunuyordu. Bu isyankarlık ise takımımızın her sene tekrar eden başarısızlığı ile ilgili” diyor.

Yavuz Yıldırım için sol taraftar kültür, küçük ve büyük kulüpler arasındaki uçurumun daha da derinleşmesine yol açan “sanayileşmeye ve futbolun ticarileşmesine” karşı bir tavır almak anlamına da geliyor. Bu, Türkiye’de yavaş yavaş yandaş toplayan Avrupalı bir taraftar akımı. Adana Demirspor taraftarı Yavuz Yıldırım, “taraftar grupları taraftarların sayıca çokluğu nedeniyle büyük bir güce sahipleri ancak bunu verimli kullanamıyorlar, çünkü kulüp yöneticileri tarafından idare ediliyorlar” diyor. Yıldırım, buna örnek olarak ise Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’yı gösteriyor. Logosunda anarşizm sembolü bulunan Çarşı, geçmiş yıllarda Türkiye’de düşman ilan edilen Orhan Pamuk’a tribünlerde destek vermiş, ayrıca nükleer enerjiye karşı tutum sergileyerek “sol” bir nam kazanmıştı. Yıldırım, Çarşı’ya ilişkin olarak “Çarşı, Türkiye’deki taraftar kültürü için çok şey yaptı, bir çoğumuz Çarşı’dan çok şey öğrendik. Ancak zaman içerisinde onlar da markalı bir şirkete dönüştü, kendi köklerinden ve taraftar kulübünün içeriğinden uzaklaştılar. Kim daha yüksek sesle bağırırsa, o haklı çıkar. Türkiye’deki taraftar kültürü işte budur” diyor."

(Çeviri: Başak Özay)