5 Mayıs 2010 Çarşamba

"en güzel günlerini demek bensiz yaşadın"

Adana Futbolu kitabındaki yazılarımdan pasajlar #1:

[En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın-s.89]

17 Nisan 2005; Kırşehir Ahi Stadı. Yeni Kırşehirspor-Adana Demirspor, 2. Lig B Kategorisi C Grubu 29. Hafta karşılaşması. Adana Demirspor, liderin 20 puan gerisinde beşinci sırada; Kırşehirspor ise yedinci. Demirspor sahaya, “Bülent, Nasuh, Gökhan, Fatih, Dursun, Arman, İlhan, Kamil, Bayram, Fırat, Mustafa Diliçıkık” ilk onbiri ile çıktı. Takım, Nurettin Çolak ve Tekin İncebaldır yönetiminde.

Statta Demirspor’u temsilen bulunanlar dışında tek Demirsporlu benim, görebildiğim kadarıyla yönetim kurulundan bile kimse yok. Maç öncesi teknik heyete ve futbolculara başarı dileklerimi iletiyorum maç için, Ankara’dan geldiğimi söyledikten sonra. Kendilerinden başka Demirspor formalı birilerini görmenin şaşkınlığındalar bu kır şehirde. Basın tribünü olarak ayrılmış yerde yerimi alıyorum. Kısa aralıklarla, websitesi aracılığı ile maçı takip eden gurbetteki şimşeklere telefon ile bilgi veriyorum Kırşehirli gazetecilerin bakışları arasında; iddiasız iki takımın maçı –beklendiği gibi- tatsız tutsuz geçiyor. İkinci yarının sonlarına doğru, sonradan Genç Milli Takım’da da yer almış Mustafa Tuna Kaya’nın golüyle, Kırşehirspor, Adana Demirspor’u 1-0 yeniyor.

Maç sonu otobüslere binen futbolculara refakat ederken, görevli polis soruyor: “Bu bizim bildiğimiz Adana Demirspor mu?” “Evet” diyorum yavaşça. “Vay be, bir zamanlar efsaneydi bu takım” diyor sonra, montumun içinden taşan Demirspor formama bakarak; “Şimdi 3.lige düşmüş”. “Sahada efsane oynamıyor” diyorum ancak kendimin duyabileceği bir sesle. 17.45 otobüsüyle Ankara’ya geri dönüyorum.

Ertesi gün şu satırları okuyorum kütüphanede,

“Bu sene gruplar arası maçlarında fazla maç yapmaktan sürantrene bir duruma düştüğü için muvaffakiyetsizliğe uğrayan Adana Demirspor kulübümüzün, Mayıs ayında Suriye’ye yaptığı seyahati burada zikretmek isteriz. Suriye’de dört maçını kazanan ancak birinde berabere kalan bu güzide takımımız bütün Suriye gazeteleri sitayişkar yazılar yazmakta ve bugüne kadar bu memleketi ziyaret etmiş olan Türk takımlarının en mükemmeli olarak Adana Demirsporunu göstermektedirler. Ecnebi topraklarında evvel emirde Türk, saniyen de Demiryolcu oldukları için göstermiş oldukları başarılardan dolayı büyük kıvanç duymaktayız. 1944’ten bu tarafa daima muvaffak olan, Türkiye biriciliklerinde temayüz eden ve derece alan Adanalı kardeşlerimizle her an iftihar etmekteyiz.

Bütün mahrumiyetlere rağmen ayakta dimdik duran ve som amatör ruhlu gençleriyle memleket sporuna büyük hizmetler sağlayan bu güzide kulübümüzün her zaman muvaffak olacağına inanıyoruz” (Fahri Adanır, Sanat ve Spor-Eskişehir Demirspor yayını, Haziran 1950, sayı 14, sayfa 31-32).
(...)
Adanalı, Demirspor sayesinde çokça Avrupa takımı izleme fırsatı bulmuştu taa 50’li yıllarda-ki o zamanlar da Adana, Adana’ydı hani, allah var yukarıda! 1955-56 sezonunda Hajduk Split geldi örneğin Adana’ya… Meşhur kalecileri Beara uzun süredir gol yememesi ile nam salmıştı Avrupa’da. Met Ahmet Arıboğan’ın 25 metreden attığı golle öne geçtik ama 1-1 bitti. 1958 yılında Strum Graz Adana’ya geldi. Kaptanları Decker’in golüyle 1-0 mağlup olduk. 1959-60 sezonunda Dinamo Tiflis geldi 0-0 berabere kaldık. Sadece onlar gelmedi, Demirspor da gitti. 1954 ve 58’de Almanya’ya; 1953’te İran’a, 1957’de Yugoslavya’ya, Avusturya’ya… Davetliydi; her seferinde 3-4 maç yaparak geri döndü. Almanya’daki bir maçta tribünleri dolduran Türkler, stad hoparlöründen “Aman Adanalı” türküsünü çaldırmıştı mesela…

O coşkulu onbinler yine tribünlerde, hala tribünlerde; şarkılarını-marşlarını hala söylüyor küçük ilçe stadlarında, en uzak deplasmanlarda; hala asıyorlar pankartlarını, gelenekten gelen gücün ateşiyle patlıyor gırtlaklar, çekiliyor onca yollar… “En güzel günlerini demek bensiz yaşadın” diyorlar huysuz ve tatlı Demirspor’a her hüsranda, son dakikada yenen gollerle kaçan şampiyonlukta, Demirspor galibiyetiyle mutlu ettiğimiz her bir ilde, ilçede…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder