9 Ekim 2009 Cuma

Yerel Takım(lar)ı Desteklemek

Ulusal basında çıkan Demirspor'la ilgili ilk yazım:

(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=871195&Date=28.3.2004&CategoryID=42) – 28.03.2004


Bir memur çocuğu olarak farklı şehirlerde bulundum. İçine doğduğumuz futbol aşkı, tüm saflığı ve romantizmiyle bizi de kuşatmıştı doğal olarak. Gelenek olarak getirdiğimiz “büyük anlatılar”ın yanında bulunduğum şehrin takımlarına karşı da hep yakınlık duydum.

Zaman geçti- devran döndü; boş kalıpların içi doldu, futbolun saflığı bozuldu; büyük anlatılara karşı eleştiriler arttı ama yerli takımlara (özelinde Adana Demirspor’a) bağlılık gittikçe derinleşti. Bu yazının amacı da bu bağlılığın yapıtaşlarına göz atarak, bir nevi iç sorgulama/rahatlama yaşamaktır. “Nasıl?” diye sormadan önce “neden?”e göz atmak, verilecek öznel cevaplarla okuyucuların da kendi özelliklerine değinip beraber paylaşılacak genelliklere ulaşabilmektir.

Öncelikle, yerel takımlara bağlılık, “ana-akım”ın içinde birbirine benzemeye karşı tutunacak bir daldır. Küreselleşme potasında erittiğimiz farklılıklara inat, kendi “klan”ını korumaya çalışmaktır. Dolayısıyla yerel takım sempatisi, bir ‘karşı-argüman’dır. Bu özelliğiyle karşı tarafın argümanlarına bağlılık ve muhafazakarlık gibi çıkmazlara yolu düşmektedir. Ama bu çıkmazlar, içinde taşıdığı direnç ile sistemin aktığı “bozulma”ya ve çürümeye karşı bir duruş olarak, saygı görmelidir, kanımca. Bu durumda amaç bazı inançları muhafaza etmek değildir sadece; bunun ötesinde gidişatın yönüne ve İstanbul’un oligarşisine karşı bir değiştirici/dönüştürücü bir gücü içinde hissetmektir.

Öte yandan bu halet-i ruhiye, derin bir romantizmle kendini besler; belki de beslemelidir. Bu yaşamsal öğe, karşınızdaki “kalpsiz dünya”ya karşı bir panzehirdir çünkü. Takımınız çoğu zaman istediği konumda değildir, sermayenin kıskacında kendi kalmak/olmak çabasındadır. Bir yanı geleceğe-güzel günler umuduna dönükken bir yanı geleneğin nostaljisindedir. Romantizmin kaynağı bu ikinci yönden kaynaklanır.(bknz: Adana Semirspor) Gelenekten gelen gücü, durağanlıktan çıkarıp, ileriye atılım gücüne çeviren, bu romantik ideallerdir. Bu idealler, bu plastik ürünler çağında, ağzınızın tadıdır aynı zamanda; yaratılan ritüeller-gidilen deplasmanlar-futbolculara ezberletilen marşlar, böylesi bir duygunun ürünüdür.

Yerel takımları desteklemek, “cinnetin geniş sahraları”nda dolaşmak anlamındadır. Geleneği koruma güdüsü, değişim isteği, istenilenle olan arasındaki fark içinizdeki çelişkileri artırır, yaşadıklarınız karşısındaki çaresizlik sizi rahatlıkla delirtebilir. Hakem facialarına karşı eli kolu bağlı kalmak, güçten başka hiçbir şeyin “para” etmediği masa başlarında parasız kalmak, kaygılanmak – deplasmana otobüsle giden futbolcularınız ve taraftarlarınızın yolda hissettiği kadar olmasa da... Bu, karanlık odada kara kedi aramaya benzer; çoğu zaman irrasyonel içgüdülerle hareket edersiniz.

İçinden çıktığınız kentin size karşı duyarsızlaşması da bir diğer acı yanı yerel takım taraftarı olmanın. Adana’da FB-GS maçını yayınlayan cafelerin-kahvelerin hasılatıyla, zor durumda kalarak eşya piyangosuna bel bağlayan Adana Demirspor’un piyangosundan kaç bilet alınabilirdi acaba?(Biletler birmilyon’a şehirdeki standlardan ve kulüp binasından edinilebilir) Ya da seçmenlere hemşehrilik bağlarını kanıtlamak isteyen belediye başkan adayları, takımın zor durumu için nasıl kaynaklar yaratabilir? İzmir’in futbol takımlarının yaşadığı türden bir çöküşü, yakında “güneyin incisi” Adana ve Mersin için de bekleyebiliriz. Çünkü benzer sosyo-kültürel dönüşümler, şehirlerin içini boşalttı; aidiyet duygusu kayboldu. Benzer örnekler, takımı 3-0 öndeyken ve şampiyonluk yolunda ilerlerken 4-3 kaybettiği maç sonrası Antepli Fenerlilerin şehirde tur atması; bir iki sene sonra benzer durumdaki Gençlerbirliği’nin kendi kendini durdurması için verilemez mi?

Büyük takımların “topluma mal olması” nasıl bir süreçte olmuştur? “kendi çocuklarının” kurduğu takımların bırakın topluma yöreye mal olamaması nasıl bir hezimettir? Çocuklarımıza önce Demirspor sevgisi yerine üç büyükler sevgisi aşılamak nasıl bir teslimiyettir… Sorular uzar; biri de şu: haftasonunuzu, cüzi bir ücret ödeyip yeşil sahanın kokusunu duyarak izleyeceğiniz, bir maçta değerlendirmeye ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder